Fotoğraflar

16 Kasım 2015 Pazartesi

| | |
           
 
 
                 "Bir çocuğun askerler tarafından vurulup yaralanması başka bir şehirde kıyametler koparabilecekken, Irak'taysanız oyun oynarken düşüp yaralanması kadar normal bir şey halini alıyor." Daha ilk sayfalarda bu cümleyle karşılaşıp , hakikaten ya ne doğru tespit deyip alıcılarınızın ayarlarını bi tık daha hassaslaştırıyorsunuz bu kitap elinizdeyse. 

             "Çocukların kokuları hep aynı yerde saklanır." cümlesini okuyup  mesela gidip yavrunuzu koklama olasılığınız da yüksek. Şükrederek.

          Bu kitabı bitirir bitirmez yazamadım bendeki izlerini. Önce biraz demlenmesi gerekiyordu çünkü. Anne olarak hissettirdikleri , eğitimci olarak hissettirdikleri , kadın olarak hissettirdikleri ,insan olarak hissettirdikleri... İyi yazılmış kitaplar okudukça onları size anlatmak daha da zorlaşıyor. Kurduğum cümleleri beğenmez oluyorum artık. Daha dikkatli seçip kelimelerimi daha bi özenle yazamaya çalışıyorum.
    
         "Kısacık öykülerle dan dan kafamıza vuran yazar" diye bi gerçek var. Barış Çağrı Genç'te onlardan biri. İçindeyim'i okuduktan sonra sözel zekasına hayran olduğum, Fotoğraflar'ın ezberbozan kurgusu ile de bu hayranlığımın pekiştiği bir yazarla karşı karşıyayız bu yazıda anlayacağınız.



          Herkesin gördüğü, içine dert ettiği bir acıyı, bu kadar çok gözle görmeyi nasıl başarır bir insan. Bir anne yüreğiyle nasıl o saçı çeker bir kız çocuğunun  alnından. Okurken cidden siz de çok şaşıracaksınız .
          Blog yazmaya yeni başladığımda, yazdıklarımı kitabı yazan kişinin de okuma ihtimalini hiç düşünmemiştim. O yüzden rahat rahat yazıyordum.Sosyal medya ve bir takım akıllı telefon uygulamaları sayesinde yazarlarla tanışma hatta yüzyüze görüşme fırsatım olduktan sonra şimdi yazacaklarımı bi çok kere düşünmeye başladım. Bu benim içimden geldiği gibi  kitabın bendeki izlerini paylaşmama engel değil tabi ki. Ama şunu biliyorum ki okuduğumuz kitap buzdağının sadece görünen kısmı. Bizim göremediğimiz asıl devasa kısmı yazarın içinde , belki hala aklında türlü çeşit cümleler kurdurmaya devam ediyo ona. Hal böyleyken ben kalkıp kitabı bir kaç paragraf  ile yazınca buraya, sanki haddimi aşmış gibi hissediyorum kendimi. Gerçi ben yazmaya başladığımda amacımın kitapları ,yazarları  eleştirmek yargılamak, yermek ya da sadece övmek olmadığını söylemiştim. Ben okuyorum , bende kalan izleri yazıyorum. Hatta birazını da kendime saklıyorum ki ,benim yazdıklarımı okuyanlar da merak etsinler kitapları ve alıp onlar da okusunlar diye.  Şimdi hal böyleyken sevgili Barış Çağrı Genç'in karşısına geçip kitabını anlatmak zor olacak. Bir taraftan da içim şundan dolayı rahat bi nebze ,çok yakında kendisi ile keyifli bir  söyleşi için bir araya geleceğiz. Burada anlatamadığım dilimin dönmediği şeyleri de yüz yüze konuşma şansımız olacak.  

               Farklı gibi görünen ama birbirine dokunan öyküler var Fotoğraflar'da. Hem birbirlerine hem de okurken bize öyle bir dokunuyor ki bu öyküler. Daha en başında sulugöz okur moduna girdim. Okuduğum sayfalarda ellerimle dokunduğumu hissettiğim askerler vardı. Korkuyorlardı. Gelmişlerdi bulundukları yere ama neden geldiklerini,  ne yaptıklarını onlar da bilmiyorlardı. Çocuklar vardı ölen ve onlar da neden öldüklerini bilmiyorlardı. Anneler çocuklarının neden öldürüldüğünü bilmiyordu. Anneler vardı o çocukları öldüren yavrularını tanımayan , tanımak istemeyen. Savaş vardı , terör vardı. Olan biteni tüm dünyaya olduğu gibi anlatmaya çalışan haberciler vardı. Öyle can yakıcıydı ki gördükleri , görmediler , diyemediler kimseye. Gözyaşları akıyordu, kiminin dışına bi çoğunun içine içine. Çaresizlik vardı. Ölmüş insanlık vardı. Kırılmış çerçeveler içinde solmuş fotoğraflar vardı , ne kadar kötü olursa olsun yaşananlar ,anı olsun diye çekilen  asker fotoğrafları vardı.Bir hastane köşesinde gazetelerden oğluna yatak yapmaya çalışılan bir annenin , bir paket makarna için onurunu makarnalarla birlikte yerlere saçan insanların, babasına idam edilmeye götürülürken  veda eden , şaşkınlıkla karışık korku duyan bir kızın , başka çareleri kalmadığı için ne yapacağını bilemedikleri eşyaları bile yağmalayan insanların fotoğrafları vardı. Hep gülümsetsin isteriz bizi fotoğraflar ama bunlar bildiğimiz fotoğraflar değillerdi. İşte bu fotoğraflara bakmaya gücünüz varsa , sadece önüne değil çevirip arkasına bakacak yüreğiniz varsa hemen alın bu kitabı ve okuyun. Mutlaka okuyun.




     Bu yılki kitap fuarında kendimi evimde gibi hissettiğim bir yayınevi  vardı.Yitik Ülke Yayınları fuarda tüm gün nefes alma durağım oldu.Barış Çağrı Genç 'inde  dahil olduğu çok güzel bir aile onlar.Bir kez de buradan sevgili Yitik Ülke ailesine ve Kadir Aydemir'e teşekkür ediyorum.
 
 
 
  •  

      0 yorum:

      Yorum Gönder