Pi

18 Eylül 2015 Cuma

| | |
  
 
"Şimdi itiraf zamanı!
İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum. Adlarını Fi ve Çi koydum.
Can Manayın Duruya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola,
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Denizle anlatmaya çalıştım sana…
Beni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim.
Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim.
Çünkü Pideydi asıl anlatmak istediklerim.
Çaresizdim.
 Vazgeçemezdim.
Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim.
Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek verdim.
Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam edelim.
Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını Özge anlatsın sana,
Yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize nasıl geri geldiğini Candan dinle,
Analiz edebildiğimiz kadar güçlü, sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzu Bilgede gör,
Kendi değerini başkalarının gözünden biçenlerin acısını Duruyla anla,
Ve Denizin düşüncelerinde tanış geleceğin insanıyla…
Gel benimle.
Yolumuz uzun değil,
Nihayet sana gidiyoruz, bana…
BİZe."
 
               Biz var ya biz , hani Fi ve Çi'yi bayılarak okuyanlar ve Pi'yi aylarca bekleyenler. İşte onlar BİZ'iz. Ne bekledik ama ne güzel bekledik di mi ? Şşşşşşşş bu kitabı  anlatmaya böyle başlayamam. Biraz ciddi olmalıyım zira üçlemenin beni en çok kendime getiren kitabı Pi. Piyasaya ilk çıktığı gün almış olmakla da gurur duyuyorum tabi  ama onca beklemeden sonra elimdeki Orhan Pamuk Kitabının Sakız gibi uzadığını , Pi'yi taaaa  Kuşadalarına kadar götürüp kapağını bile açmadan geri getirdiğimi falan anlatmayacağım tabii ki size yani en azından şimdilik.



            Hadi artık başlayalım Pi'yi anlatmaya. Pi serinin son kitabı olduğu bilindiğinden midir nedir bilmem ama kafamdaki tüm soru işaretlerine cevap verecek sanıyordum ben. Ha olayların akışı giriş gelişme sonuç bazında bakarsanız evet hepsi bir yere bağlandı ama ben kaldım kafamda deli sorularla.
         Yanlış anlaşılmasın bu yazarın konuyu bağlayamaması  olayları sonuca ulaştıramaması değil. Pi, Fi ve Çi'den çok daha fazla şey öğretti bana. İlk iki kitaptan da tanıdığınız karakterler ki özellikle Bilge Özge ve Deniz coştu ressmen coştu. Benim beklentilerim de bu yöndeydi zaten. Bol Bilge olsun istiyordum da Bilge olmadı be yavrum. O Ali'ye neden yaptın bunu? Ha neden ? Hangi kafayla ki senin gibi akıllı bir kadın !!! Ne mi yaptı Ali'ye? Eeeeee okuyacaksınız ya o zamana kadar merak edin bakalım. Bak bir deli soru işte, Bilge bu kadar akıllı bir kadınken hadi Ali olmasa anlarım da Ali varken bunu neden yapar?
         Sonra bir şaşkın kızımız daha var. Özge...Bakmayın şaşkın dediğime ben ona Sadık yüzünden kızıyorum. Ya insan bu kadar mı kasar kendini bu kadar mı kontrollü olur. Pes yani dedirtiyor ve hani okurken "Kızım üç günlük dünya... Bir daha mı geleceksin dünyaya? Bak Sadık da çok değişti eski Sadık değil artık" diyesi geliyor insanın . Ama Özge öyle sağlam bir karakter ki onun ne yaptığını bilir halleri bu cümleleri kurmamıza engel oluyor. Kız haklı beyler konu kapandı  :) Bununla ilgili son bir şey daha. Özge için dertlenmeyen sakın okurken, zira sonunda onu da bizi nefis bir sürpriz bekliyor.
             Şimdi bu yazıyı yazarken tüm karakterlerin başına neler geleceğinin ipuçlarını verip aslında sizi iyice meraklandırabilirim. Ama yapmayacağımı bunu. Ya da birazdan yapabilirim belki çokta söz vermeyeyim de:)
 




             
               Şimdi ciddi ciddi bir şey anlatacağım size. Sakın okumaktan vazgeçmeyin mevzu önemli. Bu kitabı okurken algıda seçicilik mekanizmam bu yönde çalıştı birazdan anlatacağım şeylerden ötürü. Doğru'yu biliyorsunuz.Bildiğinizi varsayıyorum çünkü Fi ve Çi'yi okumamış olsanız merak edip bu yorumu okuyor olmazdınız. Ne İkisini de okumadan mı buraya zıpladınız!!! Ama olmaz ki bebişim !!! çıkın çıkın kapatın hemen sayfayı. Sakın sakın devam etmeyin ,hemen koşun önce Fi'yi alın okuyun sonra Çi'yi alın okuyun ondan sonra tekrar buraya dönersiniz. Şimdi okumuş olanlar için devam edelim.
             Doğru bildiğiniz gibi Bilge'nin otistik abisi. Pi'de bir otistik  çocuk daha çıkıyor karşımıza Ali vasıtasıyla. ( Bu arada ah Ali ahhhhh ) Onur bir çiftlikte yaşıyor. Ali Bilge'den Onur için yardım istiyor. Bilge Onur'a yardım ederken Doğru'ya hayatının güzelliğini yapıyor. İnsanın kendi özelliklerini başkasında görmesi davranışları ile yüzleşmesi kendini bilmeye giden yolun kapısıdır diyor Azra Kohen. Onur da Doğru da kendi kapılarını buluyorlar çiftlikte. Azra Kohen bu iki karakter sayesinde otizme bir kez daha dikkat çekmiş.
            Otistik bir öğrencim olunca ve onunla dört yıl geçirince çok fazla şey öğrendim otizm hakkında. Otistik çocukların ailelerinin bu düzensizliği kabul etmelerinin önemini ben yaşadım , gördüm. Hadi ufacık bir parantez açıp biraz bu öğrencimden bahsedeyim size belki kılavuz belki umut olur diye Adını söylemeyeceğim ,birinci sınıf aldığımda bundan beş yıl önce , uyum haftasında hatta sonraki birkaç hafta gelmedi yada getirilmedi okula. öğrencim Getirilmemiş olma ihtimali yüksek çünkü aile çocukları yedi yaşına gelene kadar onu kendi küçük dünyalarında, yaptığı her farklı davranışa bir bahane bularak neredeyse saklayarak geçirmişler onca yılı. Öğrencim üç yaşında okumayı öğrenmiş. Sonraki yıllarda yazmaya geçmiş. Okula geldiği gün benimle göz teması kurmamasından dolayı bir şeyler olduğundan şüphelendim ve izlemeye aldım hem öğrencimi hem de ailesini. Öğrencim her an hırçınlaşabilen , kendisinden ben diye değil de adını söyleyerek bahseden , birinin elindeki minik bir objeye takılarak tüm okul günü boyunca onu isteyen( bunun gidip istediği objenin sahibi arkadaşının tepesinde dikilerek yapıyordu ) bir kız çocuğuydu. Gözlerimin içine hiç bakmıyor ama ben ona güzel bir şey söylediğinde muhteşem bir tebessüm beliriyordu yüzünde.
             Aile (burada aileden kastım sadece anne ve üç yaş büyük ablasını kastediyorum çünkü baba ve abi ile tüm çabalarıma rağmen tanışmayı başaramadım dört yıl boyunca ) inanılmaz tedirgindi. Anne sürekli bana öğrencimin küçük yaşta okuyup yazdığını çok zeki olduğunu anlatan cümleler kuruyordu her fırsatta. Çocuklarındaki farklılığı gören anne babalar hemen "ama çok zeki bir çocuk"  diye korumaya alırlar yavrularını. Hep üstün , yaşıtlarından ilerde olan yönlerini söylerler. Hele okula başladığında çocukları karşılarındaki kişi "ki bu çoğunlukla öğretmen olur "çocuğundaki farkı anlayacak ve yıllardır sakladıkları görmezden geldikleri problem su yüzüne çıkacak ve gerçeklerle yüzleşecekler diye çok korkarlar. Öncelikle onun canını yakmak istemediğimi elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştığım anlattım.
        İkimiz de anneydik ve benim kızına yardım etmek istediğimi anladı hemen. "Tamam öğretmen hanım ne lazımsa yapalım" dedi. Öncelikle okulumuzun rehberlik servisine yönlendirdim öğrencimi. Rehber öğretmenimiz de öğrencimle birkaç görüşme yaptıktan sonra kesin tanıyı koymasa bile benim gibi otizmden şüphelendi. Bundan sonrası zorlu bir süreçti. Öğrencimi bu işi profesyonelce yapan bir sağlık kurumuna yönlendirmem ve tedavi sürecinden önce kesin tanıyı koydurmamız gerekiyordu. Ancak ilk engelle işte tam da bu aşamada karşılaştık. Anneyi yapılması gerekenler hakkında bilgilendirip baba ile görüşüp bize bilgi vermesini istedik. Ve ertesi gün babadan bana gelen notta "Hocanım benim kızım sınıfta size problem yaratıyorsa hemen alayım okuldan, ama ben çocuğumu hastanelere götürüp beynini kurcalatmam. " yazıyordu. Böylelikle öğrendim ki daha önce bir yakınlarının çocuğu hastanede yapılması gereken bir test esnasında uyutulmuş ve uyandığında bir daha eski haline geri dönmemiş. Öğrencimin ailesi uykuda yapılması gereken bu testin yapılmasına şiddetle karşı çıkıyorlardı. Elbette onları bu konuda zorlayamazdım. Bu aşamada ailenin desteğini kaybettiğimi kabul etmek ve kendi başıma neler yapabileceğimi araştırmaktan başka çarem kalmamıştı. Otizme ilgili bi çok kaynak karıştırdım. Eğitimi için neler yapabileceğimi bulmaya çalıştım. Ha bu arada dört yılın sonunda öğrencimde inanılmaz bir gelişme oldu , artık ben diyen cümleler kuruyor, gözlerimin içine bakarak kendini ifade ediyor , izinsiz kimsenin eşyasını  almıyor , arkadaşları tarafından çok seviliyor hatta sınıfın gözdesi olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyordu.
              Bunu nasıl mı başardım?Elbette okuduklarım araştırmalarımdan öğrendiklerim de çok faydalı oldu ama bana kalırsa öğrencimi gerçekten yürekten çok sevmiş olmanın da etkisi kocaman hatta çok kocaman. Öyle sevdik ki birbirimizi o benim uyardığım davranışları konusunda hep dikkatli oldu beni hiç üzmedi. Ben de onun farklılığına rağmen arkadaşları gibi bir çocuk olduğunu düşünerek yaklaştım hep ona. Anneyi otizm teşhisi konmuş bir başka çocuğun ailesi ile bir araya getirip , yaşadıkları süreci anlattırdım onlara. Korkmasına gerek olmadığını söyledim. Yapacaksın , başaracaksın dedim. Gerçekten yaptı , başardı. Dört yıl sonunda annesi "biz mezun olmak istemiyoruz. Seninle devam etse kızım" dedi. Bu elbette mümkün değildi ama kızım şimdi yoluna daha sağlam adımlarla devam ediyor. Ben elinden geleni yapmış olmanın verdiği huzur şimdi o öğrencimi hep sevgi ile hatırlıyorum. Umarım ben de onun hayatında unutamayacağı insanlardan biri olmuşumdur. 



                   Otizm hakkında daha çok şey bilmek istiyorsanız hemen buraya tıklayın.
 
 

            Bu arada Pi sayısını hepimiz biliriz de Pi nedir diye daha
ayrıntılı bilgi ya da bildiklerini hatırlamak isteyenler buraya tıklayabilirler.


 
 
 

                Azra Kohen bize vermek istediklerini öyle güzel kamufle etmiş ki karakterlerin diyaloglarında satır aralarına ,bir  lise öğrencisi konuşurken bile "vay vay vayyyy hakikaten öyle yawww" diyerek yeni kazanımlar ediniyorsunuz. Öyle sıkıcı kişisel gelişim kitapları gibi değil ama bildiğin geliştiriyor insanı alttan alttan hiç ama hiç hissettirmeden.
 
 
            Kitabın beni çok mutlu eden bir diğer yönü karakterin ruh halini temsil eden bir müzik parçasının bize öneriyor olması. Önce önerildikçe açıp dinledim okurken. Sonra tüm Pi müziklerini bir arada buldum ve kitabı ne zaman elime alsam bu müzikler hep çaldı arka fonda. Hizmette sınır yok bizde. Buyrun size tü Pi müzikleri  bir arada. Bu kıyağımı da unutmayın.




           
           Pi'yi biraz daha merak etmenizi sağlayacak bir kaç video var izlemenizi istediğim...
 
 
 
 
 
 
        





 
 
                Bi sürü şok şok şok var bu kitapta. Hayatta ipucu vermem hadi merak edin de okuyun bakalım. Bak mesela ben şimdi 2016 da çıkması muhtemel olan Eden'i beklemeye başladım bile.Eden de ne mi? hala kitabı okumaya karar vermediniz mi vallahi pes :))))))



 





 
 

0 yorum:

Yorum Gönder