Pembe ve Yusuf

13 Kasım 2014 Perşembe

| | |




               Şimdi bitti kitabım ve içim dışım hala Pembe, Yusuf ve en çok da Keder dolu iken yazmaya başladım sizin için kitabın bendeki izlerini. Aslında bir çırpıda anlatmak istiyorum size olan biteni. O kadar kızgınım ki İsmail'e , Mustafa'ya , Servet'e... Ama biliyorsunuz ben sadece merak edip, kitabı okumanızı sağlamaya çalışıyorum yorumlarımda. O yüzden azıcık ip ucu verip sonra bu can yakan hikaye ile baş başa bırakacağım yine sizleri.


             Bu sefer değişik bir şey isteyeceğim sizden.

          Yazımı okurken  aşağıdaki  şarkıyı da dinler misiniz lütfen...

Yusuf için...

Gülmeyin öyle, delirmedim :)
Kitabı alıp okuyunca anlayacaksınız nedenini :)
Benim tarzım değil falan demeyin Recep Abi kızar sonra bakın:)


              Kitap Yusuf'un çamurlu çizmelerle bir pansiyona  gelişi ile başlıyor. "Ben az önce ablamı gömdüm." diyor üstelik Yusuf.

              Sonra birden yıllar yıllar öncesine dönüyoruz.İki kız kardeşinin üzerine , üstelik bir de dedesinin öldüğü gün dünyaya gelen bir kız bebek. Babası tarafından , hem kız doğduğu ! , hem de babası öldüğü gün dünyaya geldiği için bu kız bebeğe Keder adı verilir. Adı mı yazar Keder'in kaderini yoksa doğduğu gün görmezden gelinmeye başladığı coğrafya mı bilinmez ,ama daha çocuk yaşında babası tarafından kendisinden oldukça büyük İsmail'e verilir ablası Gülistan'ın yerine. Küçümen Gelin der ona kayınbabası , babasından görmediği ilgiyi sevgiyi görür ondan ama kaynanasının hoş tutan hallerine rağmen iki eltili , kayınlı üstelik İsmail'li hayat çok sevimsiz ve zordur Keder için. İki oğlan doğurur İsmail'e ,saçını süpürge eder. Ağzı var dili yoktur, öyle görmüş ,öyle öğrenmiştir çünkü. Ama yaranamaz kocasına. Hep bir gölge gibi dolanır peşi sıra. Ama babasından öyle alışkındır ki görmezden gelinmeye , kabullenir ister istemez. İsmail , huysuzdur, kabadır, aksidir, hoyrattır, aç gözlüdür, daha bir sürü kötü şeydir hatta. Tüylerinizi diken diken edecek , sinir olacağınız bir roman karakteri işte size.

       Tam da lafın burasında keşke bu İsmailler roman karakteri olarak kalsa ,keşke Kederler kötü kaderi sadece romanlarda yaşasalar. Okusak romanı bitse ve "Oh çok şükür sadece bir romandı." diyebilsek diyesim geliyor ama, olmayacak duaya aminden öte gider mi bu dileğim? Kim bilir belki bir gün ...





        Lafı uzatmayayım , sonra bir gün İstanbul ... Yeni bir ev , yeni bir şehir , yeni bir hayat. İçin için hevesleniyordur burada okuyucu. Hani belki bir şeyler değişir , düzelir mi diye ama nerdeeeee?!!

       Fidan abla çıkar sonra karşımıza. Yine kadınların yaşadığı aşağılanmalara maruz kalmış ama kendi içinde minik minik baş kaldırabilmiş erkek gibi bir kadın. Şimdiden söyleyeyim onu çok seveceksiniz.

     Bu arada Yusuf kitabın en başında görünüp kaybolmuştur ve merakla beklenmektedir nereden ne zaman dahil olacağı hikayeye ama ondan önce Pembe gelir dünyaya ... Pembe bebek.... Haydi buradan sonrasını " Bu hikaye iki kardeşin , Pembe ve Yusuf'un yürek burkan hikayesi işte ." deyip size bırakayım.

      Akıcı dili , keyifli anlatımı ile gerçekten çok okunmayı hak eden bir yazarmış Canan Tan. Ben ilk kez okudum ve fırsat buldukça diğer kitaplarını da okuyacağım. İlki Issız Erkekler Korosu olacak mutlaka çünkü okuyanlar bilir o Yusuf bu Yusuf'muş.

 
Son olarak doğduğum şehre ,
beni her zaman el üstünde tutup,
kendimi bir prenses zannetmeme sebep olan babama ,
kendisinden çok beni düşünen, benim için çabalayan ,
bana her şeyin en iyisini en doğrusunu öğreterek yol gösteren
ve kendi ayaklarımın üzerinde durmamı sağlayan anneme ,
 ardı sıra değil omuz omuza yürüdüğüm,
yan yana oturup aynı yöne bakabildiğim ,
huzurlu ve mutlu yuvamda beni başının tacı eden kocama...
 Binlerce teşekkür...
Milyonlarca şükür...
Sizi çok seviyorum.
İyi ki benim romanımın kahramanları sizlersiniz.
 
 
 
Bu kadar duygusallaşmak yeter :)
 
 
 
 
 








 
 

 
     Kitabı kolayca temin edeceğiniz bir  kurtarıcı ...
 
 
 
 
 

 
 
 


0 yorum:

Yorum Gönder